İran İsrail’e nasıl yaklaştı?
İran’da yayın yapan Hamshahri Online haber sitesi, İran’ın İsrail’e yaptığı füze saldırısı ve batıdaki yansımalarının analizini yayımladı. İran silahlı kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardaki askeri hedeflere karşı gerçekleştirdiği başarılı “Dürüst Söz 2” operasyonu, hâlâ uluslararası medya ve düşünce kuruluşlarının ana analiz konusu olmaya devam ediyor ve analistler, İran’ın Tel Aviv’e karşı koyma konusundaki stratejik yeteneğinden emin olduğuna inanıyor.
Salı gecesi işgal altındaki topraklardaki askeri hedeflere yapılan balistik füze saldırısı, ilk günlerde İbrani-Batı ekseninin inkar edilmesiyle karşılanmış olsa da, verilen zararların inkar edilemez görüntüleri ve kanıtlarının yayınlanmasıyla Siyonist rejimin hava üslerinde artık İslam Cumhuriyeti’nin, Tel Aviv’in büyüyen kötülükleriyle etkili bir şekilde başa çıkma konusundaki stratejik gücünü kabul etmekten başka seçenek yok. Batılı analistler için de kalmadı. Bu nedenle “Set J. ABD’de faaliyet gösteren en radikal İran karşıtı örgütlerden biri olan “Demokrasileri Savunma” vakfının uzmanlarından Frantzman, “İran, geçmişte olduğundan daha güçlü olduğuna inanıyor ve onunla yüzleşmeye hazır” dedi. İsrail’dir”. Bu raporda, İran’ın 1 Ekim’de işgal altındaki topraklardaki hedeflere 181 balistik füzeyle saldırmasına atıfta bulunularak şöyle deniliyor: “İran, İsrail’in tepki vermesi halinde daha sert ve güçlü saldıracağını vurgulayarak İsrail’in tepkisini engellemeye çalıştı.” Frantzman, “İsrail, İran’a geçen nisan ayında 300’e yakın insansız hava aracı ve füzeyle gerçekleştirilen saldırıya göre daha sert bir tepki vereceğini vurguladı” iddiasını ortaya atarak şöyle düşünüyor: “İran, son bir yıldır İsrail’i test ediyor. Geçtiğimiz on yılda İslam Cumhuriyeti İsrail’i vurma kapasitesini artırdı.
İRAN’IN BALİSTİK FÜZE CEPHANELİĞİ GENİŞLETİLİYOR
Rapor, İran’ın son on yılda balistik füze cephaneliğini genişlettiğine, “menzil” ve “doğruluk”unu geliştirdiğine dikkat çekilerek devam ediyor ve şöyle devam ediyor: “İran ayrıca intihar insansız hava araçlarına, füze ve insansız hava aracı teknolojisine de yatırım yaptı. Kendini ihraç etti.” Yemen’deki Husiler, Irak’taki Haşdi Şabi ve Lübnan’daki Hizbullah gibi bölgedeki temsilcilere. İran’ın stratejik yeteneklerini geliştirmenin ABD açısından sonuçlarına değinen Frantzman, ABD ve müttefiklerinin, İran ve müttefiklerinin bölgesel düzeydeki eylemlerine karşı koymada başarısız olduklarını, şu ana kadar Amerikan güçlerinin ve personelinin harekete geçtiğini vurguluyor. Bölgede İran’ın müttefikleri tarafından yüzlerce kez saldırıya uğradı. Raporun devamında “İsrail tehdidinin İran için uzun vadeli bir hedef olduğu” iddiası ileri sürülürken şöyle deniliyor: “İran, son yıllarda vekil güçlerini güçlendirmeye ve onları uzun vadeli silahlarla silahlandırmaya çalıştı. -menzilli ve isabetli silahlar.” Örneğin 2001 yılında küçük roketler geliştirmeye başlayan Hamas, İran’ın da yardımıyla roketlerinin menzilini İsrail’in hassas merkezlerinin çoğuna ulaşacak şekilde artırdı.
İRAN ESKİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ
Frantzman, Lübnan Hizbullahı’nın füze cephaneliğini 2006’da (33 gün savaşı) 15.000 civarından bugün 150.000 civarına çıkardığını iddia ederek şöyle devam etti: “Son birkaç yılda İran, müttefik gruplarının yeteneklerini kademeli olarak güçlendirdi. onları İsrail’e yaklaştırmak güvenilir bir şekilde işe yaradı. IŞİD’le savaş sırasında İran silahlarının Hizbullah’a geçmesini engellemeye çalıştı; Binlerce saldırı gerçekleştirdi ancak İran, Suriye’nin El Bukemal’i üzerinden Lübnan’a silah taşımaya ve nakletmeye devam etti. İsrail ordusu İran’ın tehditlerini konuşurken İslam Cumhuriyeti de taşlarını hareket ettirerek hızla İsrail sınırlarına doğru ilerliyordu. Raporun yazarı, “İran, İsrail’le doğrudan yüzleşmeye her zamankinden daha fazla hazır olduğunu düşünüyor” diyerek şöyle devam ediyor ve şuna inanıyor: “İran, Basra Körfezi ülkelerinin İsrail’in eylemlerine karışmaktan korktuğunu düşünüyor.” Tahran karşı çıkmayacak.” Son olarak Franzman, İran’ın işgal altındaki topraklardaki hedeflere yönelik son füze saldırısını “İran’ın büyük kumarı” olarak değerlendirse de şunları ekliyor: “İran, geçmişte olduğundan daha güçlü olduğuna